21 Eylül 2012 Cuma

Özgüveninizi Saklandığı Yerden Çıkartın

Bir süredir hayalini kurduğunuz iş için ikinci görüşmeye çağrılmanıza rağmen kabul edilmeyeceğiniz düşüncesiyle olduğunuz yere  çöktünüz mü? Partide tanıştığınız hoş ve karizmatik adam, sizi telefonla yemeğe davet etti ama nihayetinde sizi beğenmeyeceğini düşünerek aynanın karşısında tırnaklarınızı kemirirken mi buldunuz kendinizi? Çalıştığınız şirketin bu yılki büyük ödülünü kazandığınızı biliyorsunuz ama kendinizi sahne ışıkları altında konuşma yapmaya layık olamayacak kadar donuk ve sıradan mı hissediyorsunuz?

Evet, uzmanların düşük özgüven olarak adlandırdıkları, kendini küçümseme ya da değersiz görme gibi bir probleminizin olduğu ortada. Özgüvenin nesnel bir durumla; yani gerçekte ne kadar güzel, akıllı, zeki vb. olduğunuzla ilgisi yok, tümüyle öznel bir algı. Algınızı olumlu yönde değiştirdiğiniz takdirde o istediğiniz iş, hoşlandığınız erkek, şirket ödülü eskisi gibi ışık yılı uzaklığında gelmeyecektir. Özgüveninizi saklandığı yerden çıkarabilirsiniz, tek ihtiyacınız bir defter, bir kalem ve elbette siz kendinizsiniz.

Özgüvensizliğini Serbest Bırakın!
Değersizlik hislerinizi kelimelere dökmüyor, onları en değerli hazinenizmiş gibi iç dünyanızın kuytu köşelerinde saklıyorsunuz, öyle değil mi? Öyleyse, sizi siz yapan duygularınızı – önünüze büyük zorluklar çıkarıyor olsa da – bastırıyorsunuz demektir. Evet, ilk yapmanız şey onları serbest bırakmak. Kırtasiyeye gidin, sizi ifade ettiğini düşündüğünüz bir defter ile bir kalem satın alın ve defterinize bir isim verin, kendi adınızla başlayan bir isim olabilir bu. Defterinizi yanınıza alıp kendinizi iyi hissettiğiniz bir yere gidin. Balkonunuzun bir köşesi de olabilir, sevdiğiniz bir kafe de, önemli olan duygularınızı özgürce ifade edebileceğiniz, rahat bir ortamda bulunmanız. Bu küçük egzersizi kendinize verdiğiniz bir randevu gibi görebilirsiniz. Önce defterinize neden başarısız, değersiz, işe yaramaz olduğunuzu yazın. Ne denli saçma tınlarsa tınlasın, otosansür uygulamadan aklınıza gelen her şeyi yazmaya çalışın. Yazdığınız anda hem derinlere hapsettiğiniz duygularınızın özgürleştiğini hem de öne sürdüğünüz nedenlerin kulağınızı ne denli tırmaladığını göreceksiniz.

Değeriniz Ötelerde Değil, Şimdi ve Burada!
Özgüvensizliğinizin maskesinin bir nebze olsun düştüğünü hissediyor musunuz? Şimdi de kendinize şu soruyu sorun: Nasıl biri olsaydım ya da neler başarsaydım kendimi daha değerli hissederdim? Aklınıza gelenleri defterinizle paylaşın. Daha zengin, çekici ya da zeki biri olmak mı değerinizi arttırırdı, çevrenizden daha çok sevgi ve saygı görmek mi, yoksa belli bir alanda çok yetenekli olmak mı? Şimdi ideallerinize dışarıdan bakmayı deneyin ve kendinize şu soruyu sorun: “Benim değerimi belirleyen gerçekten bunlar mı, yoksa bizzat ben kendim miyim?”

Şimdi de yazdığınız her iki metni birden okuyun. Sizce de kendinize haksızlık etmiyor musunuz? Özgüven, sadece size ait olduğu için her parçanızın kıymetli ve korumaya değer olduğunu bilmekten başka bir şey değil, hata yaptığınızda ya da hayat çok iyi gitmediğinde bile. İlişkilerdeki Bağımlılığa Son başlıklı kitabın yazarı Melodie Beattie, sahip olduklarımızdan ve başarımızdan zevk almamamız için bir neden olmadığını söylüyor. Ancak Beattie’ye göre bunların hiçbiri bize özgüven vermez. Daha çok “Özgüven, bu şeyler kaybedildiğinde geriye kalandır.”

Değerinizi Gün Yüzüne Çıkartın!
Şimdi de defterinize
kendinizde takdir ettiğiniz şeyleri yazın. Karakteriniz, görünüşünüz, başarılarınız, hatta gün içinde yaptığınız basit şeyler bile olabilir, örneğin birkaç gün önce kör birinin karşıdan karşıya geçmesine yardım etmişseniz bunu yazabilirsiniz. Başlangıçta zorlandığınızı hissedebilir, yazdıkça kendinizi burnu büyük, abartılı hissedebilirsiniz ama yine de devam etme, pembe gözlükler takmaiznini kendinize verin. Belki de siz yanılıyorsunuzdur, sizinle çalışmak isteyen patronlar, ilgisini çektiğiniz hoş ve karizmatik adam, sizi büyük ödüle layık bulan şirketiniz haklıdır, ne dersiniz? Yine de eğer iyi özelliklerinizi yazmakta zorlanıyorsanız, güvendiğiniz ama sizi kayırmayacağını, nesnel davranacağını düşündüğünüz bir arkadaşınızdan yardım isteyin. Bu listeyi özgüven desteğine ihtiyacınız olduğu anlarda, örneğin zorlu bir iş görüşmesinden önce okuyarak da faydalanabilirsiniz.

Özgüvenli Halinizi Resmedin
Uzman psikolog İlknur Yılmaz, “Özgüvenli kişiler, geçmişe dair pişmanlıklar yaşamak, ya da “Ah keşke şunu yapabilseydim, şu kişiye şunu söyleyebilseydim” demek yerine, kendi gerçeklerine sahip çıkan, kendi yaşam haritasını kendince yazan kişilerdir,” diyor. Siz neden böyle biri olmayasınız? Olmak istediğiniz kişiyi ve yaşamak istediğiniz hayatı hayal edin. Bir zaman yolculuğu yapın ve sanki hayaliniz şu an gerçekleşiyormuş gibi yazın. Kendinden emin, başı dik, başardıklarıyla gurur duyup başaramadıklarını kabul eden biri olma düşüncesi sizi heyecanlandırıyor, öyle değil mi? Öyleyse hayalinizi yazdığınız sayfayı koparıp denize ya da bir akarsuya atın, bu size güç verecektir. Unutmayın, hayalinizi gerçekleştirmek için tek bir şeye ihtiyacınız var; o da sizsiniz!

Defteriniz, Yoldaşınız Olsun!
Her gün on dakikanızı defterinize ayırın. O gün iyi yaptığınızı düşündüğünüz ya da başınıza gelen güzel şeyleri yazarak kendinize iltifat edin. Bu, özgüven keşfinizde zamanla ne kadar yol kat ettiğinizi görmenizi sağlayacaktır. İstediğiniz şeyleri başarınca da kendinize ödül vermeyi de unutmayın.

Hayallerinize kavuşmanın yolu, her ne durumda olursanız olun şu anki kendinize sahip çıkmaktan geçiyor. En acımasız yargıcınız olmaktan vazgeçin ve kendinize inanın!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder