22 Eylül 2012 Cumartesi

Ünlüler ile röportajlar


Berk Hakman: "Oyunculuk bağımlısı değilim!"


Uzun zamandır takipteyim Berk Hakman’ı. Röportaj yapmayı sevmiyor. Ama size güvenirse de içini açıyor. Bizimki tedirginliklerle başlayan ama samimiyete dönen bir söyleşi oldu. Onun derdi oyunculuktu, biz de oyunculuğu masaya yatırdık.

Hangi projede izlesem bana “Yine yapmış yapacağını” dedirten bir oyunculuk performansı sergiliyor. Sanki o bir karaktere büründüğünde Berk’ten eser kalmıyor. Kimi oynuyorsa o olduğuna iliklerine kadar inanıyor, o bu kadar gönlünü koyunca bize de inanmaktan başka seçenek bırakmıyor. Onu daha çok katmanlı rollerde izliyoruz. “Suskunlar”da önce Gurur olarak karşımıza çıktı. Sonra Gurur’dan Gazanfer çıkardı. Nevi şahsına münhasır diye tanımlanan kişilerden... Kimseye “Eyvallah”ı yok, bir şey kafasına yatmıyorsa tası tarağı toplayıp “Hoşçakal” demesini de biliyor.

Hayatla bir derdin var, klişe biri değilsin, değişik diye tanımlanan kişilerdensin. Neden zor yolu seçtin?
Bence normal olan benim duruşum ama insanların alıştığı şeyi yapmadığın zaman sana “değişik” diyorlar. Ben genelgeçer kuralların hepsini çiğnedim. Bunu yaparken de kimsenin özel hayatına müdahele etmemeye çalıştım ve mantık kuralları çerçevesinde yaptım. Çünkü ruh sağlığımı
korumaya çalıştım. Diğerleri de benimle birlikte ruh sağlıklarını korumaya çalışsalardı, tuhaflıklar hiç olmazdı.Ama insanlar egoları ya da maddi dünyaya ait olgular yüzünden değişemedikleri için belli bir davranış kalıbının aynısını sunuyorlar. Benim öyle bir korkum yok. O nedenle kendim olmaya çalışıyorum.

Sonuçta sen de oyuncusun. Neden korkuların yok?
Ekonomik olarak rahatım. Kendimi kanıtlama derdim yok. Bundan şahane bir oyuncuyum dediğim anlaşılmasın. Fakat deliler gibi oyunculuk yapma hırsım da yok. Bir gün işi bıraksam bile turizm diplomam var. Bir yerde animasyon şefi olurum ya da müzik yapabilirim. Dolayısıyla korkular içinde yaşamıyorum.

Bağımlı değilsin yani...
Evet, oyunculuk bağımlısı değilim. Yoksa hayata dair bir sürü korkum var. Ama bağımlı olmak iyi bir şey değil.

Hep merak etmişimdir. Yakışıklısın, oyunculuğun çok iyi ve bir sürü başrol teklifi alıyorsun. Neden yan karakter oynamayı seçiyorsun?
“Okul” filmini yaptıktan sonra beni bir sürü yapım şirketi aradı ve hep aynı şeyi teklif ettiler: “Bir kıza âşık olan bir adam var.” Ama ben başka dünyalardayım. Onun için hiç birini kabul etmiyorum. Adam gibi yazsalar oynardım. Fakat adam gibi yazılanlar genelde yan karakterler oluyor. Ancak Gurur’a yan karakter diyemeyiz. Çünkü o ana karakterlerden biri. Kısacası benim derdim başrol ya da yan karakter değil. Zaten başrolün sayfa sayısı fazla ve hergün çalışıyor. Yan roller her zaman daha az çalışır. (Gülüyor)

“Messi gibi senarist lazım!”
Kötü adamlar son dönemlerde sevimli olmaya başladı ve biz onların sahnelerini beklemeye başladık. Sevimli değil, ilgi çekici diyelim. Ama burada yazar çok önemli. Ben bunu orta ve gol olarak tanımlıyorum. Messi iyi ortalarsa, golcü David Villa kadar aşırı yetenekliyse gol olur. Ama önce Messi gibi ortalayacak iyi bir senarist lazım.


BERK HAKMAN



İsmail Baki Tuncer: “Taklitlerim orijinallerinden iyi!”


Türkiye, İSMAİL BAKİ TUNCER ’in adını Yavuz Seçkin’in “Yavuz’un Minibüsü” adlı radyo progra mıyla duydu. Radyodan televizyona transfer oldu.

Kendisi bir süredir Fox TV de yayınlanan, Alper Mestçi’nin yönettiği “İsmail Baki tv” adlı programla gündemde. Bu programda hem birbirinden ünlü isimlerin taklitlerini yapıyor hem de kendi yarattığı karakterlerle seyirci karşısına çıkıyor. “Rencide Porsuk” ve ‘Sabit Kanca” bu karakterler arasında en popülerleri. Tarzı benim komedi anlayışıma hitap etmese de, HT Magazin’in büyük kısmı, özellikle de erkekleri ona bayılıyor. Başka yerlerden de duyunca, “Bu adam kim?” diye merak ettim ve röportaja gittim. İşte, “İnsanları güldürebilmek çok kıymetli. Bazen, “Aşk acımı, tüm sıkıntımı sayenizde unuttum” diyen mesajlar alıyor çok mutlu oluyorum” diyen İSMAİL BAKİ TUNCERle konuştuklarım...

Nasıl keşfettiniz içinizdeki komiği ve taklit yeteneğinizi?
Çok küçükken Kemal Sunal’ın kahkahasını taklit ederek başladım. Sonra mahalledeki eşin, dostun, akrabaların taklitleri geldi. Bütün bunları çok utanarak yapardım.

Çıkış noktam çok özgün bir yer yani. Yaşım 17-18’e geldiğinde annem beni şu anda “İsmail Baki tv”nin yönetmeni olan Alper Mestçi’nin yönettiği “İner misin çıkar mısın?” adlı yarışmaya katılmam için ikna etti. Utangaç olduğum için önce “Boşver” dedim anneme ama o kadar desteklendim ki sonunda katıldım. O yarışmada birinci oldum. Arkasından bu tür başka yarışmalara da katıldım ve hepsinde birinci oldum. Asıl mesleğim grafikerlikti, onun yanında kadrolu yarışmacılık da mesleğim oldu resmen. Bu yarışmalardan sonra TRT’deki “Tele Paza r” adlı programda skeçler yapmaya başladım. Yapımcı Hıncal Uluç’tu, bana “Her hafta skeç yap, çok başarılı” dedi. 2 sene bu programda canlı skeçler yaptım. Sonra da askerde başlayan radyo hayatımın devamı geldi. 10-12 sene radyoda çalıştım, geçen sene bıraktım radyoyu.

“Beni Yavuz Seçkin yetiştirmedi!”
Yavuz Seçkin’in radyo programında taklitler yapıyordunuz öyle değil mi? Kariyerinizde Yavuz Seçkin’in payı var mı?
Herkes beni onun yetiştirdiğini sanıyor ama bu doğru değil. Hayatımın dönüm noktası Tv 8’de Alper Mestçi’nin yönettiği “CoMedya”dır. Alper Mestçi bendeki ışığı görmüş ve “Bunu parlatmamız gerekiyor” demiş. Ben “CoMedya”da yankarakterdim ama Alper bendeki cevheri keşfetti.

Ekranda taklit yapan pek çok isim var. Sizi diğerlerinden ayıran nedir?
Ben birebir taklit yapmıyorum. Taklit ettiğim kişiyi başka bir karaktere dönüştürüyorum. Ona kendim den de bir şeyler katıyorum. Rasim Ozan Kütahyalı’yı taklit ederken, onu Ay’la konuşturdum mesela. Resmen Ay’la tartıştı, Ay’a “Yalan söylüyorsun” diye belge fırlattı. Bir karakteri biraz karikatürize ettiğin zaman daha komik oluyor ama çok da abartmamak lazım. İnsanlardan “Yaptığın taklitler orijinallerinden daha iyi ” diye yorumlar alıyorum. “Nihat Doğan’dan daha Nihat Doğan” diyorlar mesela. Bu, karakterin üzerine koyduğum şeylerden kaynaklanıyor.

“Kendi tarzımda zirveye oynuyorum!”
Siz en çok kime gülüyorsunuz peki?
En çok Cem Yılmaz’ a gülüyorum. Şahan’a (Gökbakar) da gülüyorum tabii.

Tanınırlığınız ne durumda? Siz kendinize bu kadar güvenirken neden medyada çok haberiniz çıkmıyor dersiniz?
Tanınırlığım gün geçtikçe artıyor. Artık yol da in san lar ya nı ma ge li yor, benimle tanışmak ya da fotoğraf çektirmek istiyorlar. Ben daha yolun çok başındayım. Şahan ilk programını yaptıktan 3 sene sonra patladı. Ben daha altıncı programdayım. Böyle bakacak olursak bence durum çok iyi! Geçen ay sosyal medyada en çok konuşulan dördüncü programdık. Dizilerle yarışırken bu çok büyük bir başarı bence. Biz biraz daha İngiliz kafasıyla mizah yapıyoruz ve yavaş yavaş insanlar da buna alışmaya başladı. “Bağımlısı oldum” diye yorumlar geliyor. Google Trends’e girip bakın; şu anda Google’da en çok aranan birinci KOMEDYEN Cem Yılmaz, ikinci de benim!

Cem Yılmaz’ı geçebilir misiniz bir gün?
Onu geçmek gibi bir çabam yok, tarzlarımız farklı ama kendi tarzımda zirveye oynarım. Normal de mütevazı bir insanım ama bu konuda mütevazı olamayacağım. Kendi tarzım da en iyiler den biriyim. Zaten insanlar da görüyor bunu.

"Kadınlardan Gupse Özay’a gülüyorum’’
Güldüğünüz kadın KOMEDYEN var mı? Gupse Özay’a gülüyorum. Maalesef komedi erkek tekelinde, kadınKOMEDYEN sayısı çok az. Ama seyirci olarak belirleyici olan kadınlar. Demek ki kadınlar erkeklere daha çok gülüyor. Bir de bizim ülkemizde en çok sevilen karakterler laf sokan karakterler.

Siyasiler sizi güldürmüyor mu? Hiç siyasi taklidi yapmıyorsunuz...
Hayır. Eskiden daha renkliydi siyaset dünyası, artık eskisi kadar malzeme çıkmıyor oradan. Dükkân kesat yani!


İSMAİL BAKİ TUNCER





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder